Dijital Ürünler #111

Erman Taylan
Dijital Ürünler
Published in
9 min readMar 8, 2022

--

5 yıldır Revue üzerinde yayınladığım Dijital Ürünler e-posta bültenimi (newsletter) Medium’da da okuyabilirsiniz.

İki haftada bir (bi-weekly) ürün yönetimi ve yazılım dünyasına dair okuduğum ve incelediğim içerikleri derlediğim Dijital Ürünler’e hala abone değilseniz 2 bin kişiyi aşan bu komüniteye sizi de davet ediyorum.

Bu satırları yazarken tarihler 21 Şubat’ı gösteriyordu ve tam tamına 5 sene önce, 21 Şubat 2017'de Dijital Ürünler’in ilk sayısını paylaşmıştım. Olup bitenleri çok daha dikkatli izlememe ve üzerine kafa yormama, aynı konuları merak ettiğim yeni insanlara tanışmama ve daha birçok şeye vasile olan Dijital Ürünler‘i takip ettiğiniz ve beni motive ettiğiniz için çok teşekkürler! Birlikte nice yıllara… ❤️

Bu sayının 8 Mart 2022 tarihinde yayınlanan orjinal bağlantısı için tıklayın.

Rusya’ya yaptırımlar, teknoloji ve kripto paraların kullanımı

Glory to Ukraine

Neredeyse iki haftadır Ukrayna‘da yaşananları herkes gibi ben de büyük bir üzüntü ve kaygıyla takip ediyorum. Tabii ki önce Ukrayna halkı sonrasında tüm dünya için en kısa sürede ve en acısız şekilde (ne kadar mümkünse?..) savaşın sona ermesini dilemekten başka ne diyecek ne de yapacak bir şeyim var.

Diğer yandan içinde bulunduğumuz iletişim ve teknoloji çağında, böylesine bir sıcak savaşı ilk kez yaşıyoruz. NATO ve diğer güçlü ülkeler; hava veya karadan Ukrayna’ya direkt destek olmaktansa (savaşın çok daha büyümesinden çekinerek) bir takım yaptırımlar devreye aldı. Bizzat Ukrayna’nın kendisinin ve global çaplı internet şirketlerinin de dijital ürünleri kullanarak küçük görünen ancak etkisinin büyük olduğu çok sayıda hamlesi oldu.

Siz de takip etmişsinizdir ancak benim gözüme takılanlar şöyle: BTC ve ETH cüzdan adreslerini paylaşan Ukrayna $80m üzerinde bağış topladı, Kiev’deki Airbnb hostlarına kalmayacakları evler için 2 günde $2m ödeme yapıldı, Rusya’da uygulanan sansürü geçmek adına Rusya’da yaşayanları hedeflenerek reklam platformlarında haber akışları yaratıldı, Elon Musk’ın Starlink’i yönlendirdiği uydularıyla Ukrayna’ya internet dağıttı, NFT’ler üzerinden bağış toplamak için UkraineDAO kuruldu, aralarında Google, Apple, Spotify ve Microsoft’un da bulunduğu çok sayıda teknoloji devi Rusya’ya hizmet vermeyi tamamen ya da parçalı olarak durdurdu. Ve sayamayacağım onlarca şey daha..

Çok değil bundan 10 yıl kadar önce; ne Rusya’nın sansürler içinde yaşananlardan haberdar olması ne de Ukrayna’nın mücadelesinde maddi ve manevi bu kadar destek toplaması mümkün olurdu. Bir yanda dünyanın hala bu kadar ‘tehlikeli’ bir yer olması ve direkt insan hayatına bu kadar kolay kast edilmesi; bir yanda yeni nesil internet şirketlerinin ve ‘insanlarının’ bu tavırları… Küçük de olsa umut verici kesinlikle.

Bahsetmek istediğim diğer bir konuysa ilk yaptırımlardan biri olarak SWIFT’den Rusya’nın çıkarılması ve global kripto para borsalarının bu duruma karşı verdiği tepki. Geçmişte altın gibi madenler bu gibi durumlarda sığınılan limanken (ya da savaş mağdurlarının çalınan bir numaralı ganimeti…) net bir şekilde kripto paraların altının yerini alması dikkate değer. Bu noktada diğer bir dikkate değer gelişme ise globaldeki en büyük kripto para borsalarından Binance, Coinbase ve Kraken; kendilerine özel bir yaptırım olmadığı sürece Rusya’daki tüm kullanıcılarına hizmet vermeyi kesmediler, ‘sanction’ listesinde bulunan isimleri ayrıca takip edip bireysel engellemelerle devam etmeye karar verdiler (Örneğin Coinbase bu listelerle ilişkisi tespit edilen 25 bin cüzdanı erişime kapattı). Şimdilik özellikle ABD merkezi Coinbase ve Avrupa merkezli Kraken’den başka bir açıklama da gelmedi. Şahsen, finans dünyasının kapatmadığı bazı arka kapılara bir başka alternatif sunan bu borsaların Rusya’dan ve Rusya’ya ne kadar hacim yarattıklarını çok merak etmekle beraber bu kararlarını makul buluyorum. Konu ilginizi çektiyse şu değerlendirme yazısınada bakmanızı öneririm.

‘Everything is a Remix’ {belgesel}

Everything is a Remix Remastered (Bu versiyon 37dk.)

Serdar Ortaç’ın meşhur sözü (‘topu topu 7 nota var kaç ayrı beste yapılabilir ki?’) gibi bir giriş yapmak istemiyorum ama dinlediğimiz şarkılar, okuduğumuz kitaplar, kullandığımız cihazlar, izlediğimiz filmler, oynadığımız oyunlar… ‘Aslında hepsi birer remix’ diyen bir belgeselle e-bültene devam ediyorum: Everything is a Remix.

Belgesel konuya Led Zeppelin ve Matrix örnekleriyle beraber müzik ve sinema sektörlerinden giriyor. Şaşırmayacağınızı biliyorum ama özetle; tüm sanat eserleri birbirlerinden büyük oranda ‘esinlenmiş’ işler (bakınız: ‘cover’ vs ‘knockoff’). Ardından 1700'lerin sonlarında ortaya çıkan patent ve fikri mülkiyet gibi kavramlara değinilerek aslında bugün hayatımızı değiştiren teknolojik (fiziksel ve/veya dijital) ürünlerin arkasındaki patent savaşlarına, Macintosh lansmanı örneğiyle beraber atıfta bulunuluyor. Ortaya çıkan patent zenginleri ve bugün kurulan sistemin bi nevi kendi kendini kitlemesi de belgeselde anlatılan kaçınılmaz son.

Güzel bir özet sunan ‘Everything is a Remix’, kurgusu başarılı, akıcı bir iş. Kendinize 37dk. dakika ayırabileceğiniz bir boşlukta izlemeye değer. Belgesele dair detaylar ve eski versiyonlar websitesinde.

Son olarak; patent zenginleri bir yana; kuşkusuz Tesla ve Microsoftgibi çok sayıda şirket ve yaratıcı kişi, ‘tıkanan’ bu sistemi açmak için saygıyı hak eden bir duruş ortaya koyuyor. Bu bölümü kapatmadan; ‘creation requires influence’. :)

Önce e-ticarette kendi ekosistemini inşa eden Shopify, şimdi de ‘ekosistemini yiyiyor mu?’

İngilizce’den çevirince tam olarak böyle oluyor, aslında demek istediğim: Shopify is eating their ecosystem? :)

Borsada ($Shop) her ne kadar kötü de gitse uzaktan ilgiyle takip ettiğim ve başarılı bulduğum Shopify‘ın önce geçmişinde ufak bir yolculuk yapıp, ardından şirketin dijital reklam alanındaki potansiyel büyümesine ve ’Shopify is eating their ecosystem?‘ sorusuna kısaca değinmek istiyorum.

Severek takip ettiğim Ben Thompson, Stratechery isimli blogunda geçtiğimiz hafta içinde Shopify’ın geçirdiği evrimi (’Shopify’s Evolution’) uzun bir makaleyle kaleme aldı. Bu yazıyı okumadan önce Shopify kurucu ortağı Tobi Lütke’nin; sahip olduğu bir e-ticaret sitesinde o zamanlar (2004) oldukça ucuza ($0.2) Google reklamı vereceğini bilmesine rağmen; kendi e-ticaret sitesini yönetmesi için uçtan uca bir çözüm sunan platform eksikliğini görüp de Shopify’ı kurduğunu bilmiyordum.

2004'te bu içgörüyle kurulan Shopify’da bugün 175 ülkedeki 1 milyondan fazla mağaza, yılda $200b satış yapıyor. Şirket Amazon’un dolaylı yoldan en büyük rakibi konumunda. Peki Shopify kurulduktan sonra nasıl bir yol izledi;

  1. İlk olarak 2009'da Shopify App Store ile API’larını geliştiricilere açarak üçüncü partilerin platforma uygulama geliştirmelerini sağladı. Mobil uygulama marketlerinden sonraki herhalde en büyük App Store bugün Shopify’dadır. Ödemeden kargo takibine çok sayıda çözüm, onlarca farklı pazar için lokalize edilmiş ve sürekli güncelleniyor, ürün gamı da genişliyor.
  2. Sonrasında 2010'da şirket Shopify Theme Store ile tasarımlara el attı. Geçtiğimiz yıl da bu alanda Hydrogen ile teknolojisini ve geliştirici deneyimini iyileştiren Shopify’da bugün hem hız hem dönüşüm olarak optimize edilmiş onbinlerce tema mevcut.
  3. 2013'e kadar ödemeyi iş ortaklarına bırakan şirket, kendi ödeme çözümü olarak Shopify Payment‘ı lanse etti ve 7 yıl sonra da, 2020’de, Shop App’i piyasaya sürdü. Böylece son tüketiciye direkt kendi çözümüyle de dokunmaya başlayan Shopify’ın yüz binlerce mağazasında hem ödeme bilgileriniz hem adresiniz dolu gelerek, tek tuşla alışverişinizi tamamlayabiliyorsunuz. Shop App ile tüm siparişlerinizi tek bir ekrandan takip edip yönetebilmeniz de mümkün.
  4. Shopify 2021'nin ortasında da lojistik alanında müşterilerine ’fulfillment‘ yani depo kiralama, depoya lojistik ve sipariş hazırlama süreçlerinin tamamını kendisinin sunacağını bir model duyurdu: Shopify Fulfillment Network (SFN).
  5. Yine geçen yılın aynı döneminde bünyesindeki e-ticaret sitelerinin FB, Snapchat veya Twitter gibi mecralarda yayınladıkları dijital reklamlardan çok daha fazla dönüşüm alması amacıyla Shopify Audiences ortaya çıktı. Ancak bu ürün henüz tüm mağazalar için yayında değil…

İki konuya değinmek istediğimden bahsetmiştim… İlki Ben Thompson’ın uzun uzun anlattığı e-ticaret sitelerinin verdiği reklamlar ve burada oluşan pasta. Apple’ın iPhone’larda kişisel veri mahremiyeti için duyurduğu ATT (’App Tracking Transparency‘) ile Facebook gibi doğası gereği 3. parti konumunda duran medyaları e-ticaret reklam pastasının dışına itecek olması; orta-uzun vadede kendi çözümünü geliştirecek Shopify’ın oldukça işine gelecek gibi duruyor. Shopify Audiences’ı yakında daha fazla duyarız. Diğer andan Amazon da aynı şekilde Thompson’ın deyişiyle en risksiz reklam çözümüne sahip: arama reklamları. Ancak Shopify kendi müşterilerinin hedefleme ve performanslarını ölçebilmekte bir adım önde gibi. Hiç uzatmayayım, Thompson’ın detaylı anlatımıyla sizi baş başa bırakayım.

İkinci değinmek istediği konu ise yukarıdaki Shopify hikayesiyle oldukça alakalı… Bugüne kadar 1 milyar dolardan fazla yatırım alan ve e-ticarette hızlı ’check-out‘ çözümleri sunan Bolt.com’un kurucusu Ryan Breslow’un Twitter’da başlattığı bir ’thread‘ ileShopify’ın geride dönüp bakarsak üçüncü parti kişi ve şirketleri; önce platformuna davet edip sonrasında, gördükleri ilgiye de bakarak, aynı ürünü Shopify’ın kendisinin çıkarıp bu kişileri/şirketleri devre dışı bıraktığı, yani kurduğu ekosistemi kendi yediği ‘iddiası’. Evet, yine ve yeniden pazar yerinin sahibi ile pazar yerindeki satıcının aynı şirket olması durumuyla karşı karşıyayız. :) Breslow’un bahsettiği Shopify özelliği tahmin edebileceğiniz gibi Shopify Pay.

Şahsen Shopify’ın yaptığında iş dünyası standartlarına anormal ya da etik dışı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Yine de bu gibi kişisel görüşlerden önce konunun bir regülasyona bağlanması gerekliliği kesinlikle ortada.

E-ticaret sektörünün Zapier’i

İki konu demiştim ama geçtiğimiz hafta içinde yatırım alan Alloy Automation’dan da sizlere bahsetmek istiyorum. En kısa haliyle e-ticaret sektörünün Zapier’i olarak konumlanan Alloy, ajanslar, e-ticaret yöneticileri, girişimcileri ve yazılım geliştiriciler için ayrı ayrı değer önerilerine sahip. Çok büyük bir pazarda şu an sahip olduğu 200'den fazla entegrasyonla öne çıkan, Shopify’ı da içine alan ve geniş bir kitleye hitap eden Alloy’u ben oldukça beğendim.

Ali Partovi’den yatırımcıları değil mühendisleri hedef alan girişim hızlandırma programı: Neo Accelerator

4 yıl kadar önce Ali Partovi’nin Neo isimli kariyerinin başında olan ‘yarının yıldız kurucu ortağı’ olma potansiyelindeki gençleri odak noktasına alarak kurduğu yeni nesil yatırım fonuna e-bültende yer vermiştim. Partovi şimdi de Neo Accelerator‘ı duyurdu.

Programın öne çıkan tarafı ise kurucu ortakları gelecek vadeden mühendislerle bir araya getirmesi. Partovi’nin hepimizin farkında olduğu ve gözünün önünde duran problemleri önceliklendirip bu gibi kurduğu yeni nesil modelleri fazlasıyla beğendiğimi söyleyerek başlayayım. Kuşkusuz yeni olmaları bir yana ticari ve sosyal olarak da bugün yarattıkları fayda oldukça yüksek.

3 ay süren hızlandırma programı alışıldığı gibi yatırımcılara hitap eden demo day’le değil, Partovi’ye göre ‘en iyi mühendileri’ hedef alınarak yapılan kapalı devre bir demo day’le son bulacak. Tabii ki mühendilerin bu startup’ların kurucu ekibine ya da mühendislik ekiplerine ilk çalışanlar olarak katılması programın nihai amacı. Partovi’ye göre Y Combinator ve benzeri oyunculara rakip olmayan bu program, girişimlere min. $20m değerleme üzerinden yatırım yapma hakkı da alacak. Merak ederseniz programa dair detaylar burada (son başvuru tarihi de 21 Mart).

Neo’nun da devamı niteliğindeki bu program gibi mühendisleri hedef alan, onları tabir-i caizse pamuklara saran daha çok sayıda program (ya da genel çerçevede çaba, artık ne derseniz) görmemiz hiç de şaşırtıcı olmayacak.

Son olarak eğer Partovi’yi tanımıyorsanız bir göçmen olarak gittiği ABD’de 90'lı yıllarda Microsoft’a exit yapan ve sonrasında Facebook gibi önemli şirketlerin yatırımcısı olan bu ismi Google’layın derim. :)

Toplyne: Ürün odaklı büyümek isteyen takımlar için ‘freemium’ kullanıcı analiz platformu

Product-led Growth (PLG) yani ürün odaklı büyüyen yani son kullanıcıya anında ürünü açıp değer önerisini kolayca test edebilme şansı sunarak; müşteri kazanımı, aktivasyon ve tutundurma gibi büyüme süreçlerin merkezine ürünün kendisini koyan şirketlere hitap eden Toplyne; ürününüze para ödemeyen kullanıcıları analiz ediyor.

CRM kanallarınızla ve ürün analiz araçlarınızla da entegre olan Toplyne; freemium kullanıcılarınız arasında ‘paid’ müşteriye dönüşme şansı olan isimlerle halihazırdaki ‘paid’ müşteriler arasında upsell yapılabilecek olanların önceliklendirilmesineyarıyor. İşin biraz da oksimoron oluşturan tarafı; Toplyne’nin kendisinin değer önerisini sunabilmesi için kullanıcılarının en az 1000 müşterisi olması gerekiyor ki algoritma veriden anlamlı sonuçlar çıkartmaya başlasın. :) Ürünle entegrasyonu Segment, Mixpanel, Amplitude ve CleverTap üzerinden yapan Toplyne’nin konuşabildiği CRM’ler ise Pipedrive, Hubspot ve Salesforce.

Erken aşamada olmasından dolayı değer önerisi ne kadar çalışıyor söylemek güç olsa da Toplyne önemli bir probleme çözüm bulmaya çalışıyor, kurucu ekibin tecrübesi de bu işin altından kalkabilir gibi duruyor. Son olarak Toplyne‘nin kendi içeriklerini ve pazarlama dilini çok beğendiğimi de söylemeliyim.

FB’un 300 bin VR kullanıcısı, 4 bin DAO’nun 500 bin katılımcısı…

Böyle istatistikleri seviyorum… Dijital Ürünler’de daha önce DeFi ve web3 dünyalarının en popüler cüzdanı Metamask’ın 21 milyon aylık aktif kullanıcıya sahip olduğundan bahsetmiştim. Metamask’in 21 milyon aylık aktif kullanıcısı hem pazardaki fırsatı hem de henüz yolun ne kadar başında olduğumuzu çok net anlatıyor. Şimdi ’21 milyon’ gibi iki sayı daha paylaşmak istiyorum sizinle.

İlk olarak Facebook’un (Meta demeye alışamadım) Super Bowl’da da reklamını yaptığı ve Zuckerberg’ün özel olarak eğildiği ‘headset’ Horizon Worlds, 300 bin kullanıcıya sahip. 2021 Aralık’ta ve sadece ABD ile Kanada’da çıkan cihazın 300 bin satılması aynı Metamask istatistiği gibi hem Metaverse diye diye ne olduğunu bilmediğimiz ‘pixel arsa’ trendinin nerede olduğunu hem de fırsatı gözler önüne seriyor.

Bir diğer istatistik Dijital Ürünler’de benim de sıklıkla yer verdiğim DAO’larla ilgili. Tomasz Tunguz’un blogunda yer verdiği istatistiğe göre toplam 4 bin DAO’da aktif 500 bin kullanıcı bulunuyor. Hem ermantaylan.eth hem etaylan.eth ile benim de 2 adet sahibi olduğum ENS’de 100 bin kullanıcı var. 68 aktif katılımcı ile $250m yöneten Radicle gibi örnekler de mevcut, incelemeye değer.

Kısalar… (bakmadan geçmeyin :))

Bu başlıkta size, bağımsız içerik üretenin derdini içerik üreten anlar diyerek, üç yönlendirme yapmak istiyorum. :) Sonuçlarını merakla beklediğim ürün yönetimi raporu kapmasında kullanılacak bir anket ve iki tane de son dönemde dikkatimi çeken Türkçe e-bülten hemen aşağıda:

  1. Yayın hayatına başladığı günden beri takip ettiğim; yola bir podcast olarak çıkıp bugün ürün yönetimi alanında kocaman bir komüniteye evrilen Üretim Bandı; Ürün Yönetimi Anketi 2022 için ürün yönetimi ve etrafındaki disiplinlerde çalışan kişilerin 7–8 dakikasını istiyor ve hazırlayacağı rapor için bir anket yapıyor. Ülkemizde bu alanda kısıtlı sayıda çalışma varken böyle işleri desteklemek ve vakit ayırmak önemli.
  2. Gooinn ekibinden sevgili Mehmet Batuhan Sungu, şu an ayda bir yayınladığı Batuhan’s Newsletter isimli e-bülteninde ‘network effect’ ve ‘yaratıcı ekonomi’ gibi genel olarak ürün yönetimine dokunan kafa açıcı konulara değiniyor. Dijital Ürünler’i takip ediyorsanız Batuhan’ın yazdıkları da ilginizi çekecektir diye düşünüyorum. :)
  3. Geçtiğimiz haftalarda Komünite’nin etkinliğinde yüz yüze tanıştığım Tunahan Tolga Yıldız’nın hazırladığı Satış 101isimli e-bülten, dijital satış alanında kendini geliştirmek isteyenler için bire bir.

Kapanış…

Buraya kadar okuduysanız Dijital Ürünler’i Twitter ve LinkedIn’de paylaşmayı, ilginizi çekecek arkadaşlarınıza bu e-postayı forwardetmeyi unutmayın. :) Bana ulaşmak içinse okuyor olduğunuz bu e-postaya yanıt vermeniz yeterli.

22 Mart Salı günü, e-bültenin girişinde de yazdığım gibi savaşın son bulduğu günlerde görüşmek üzere.

Sevgiler.

--

--